29 Ekim 2010 Cuma

Film Hataları ve Ben....

Film hataları ve ben

Yüksel sokağa açılan metro çıkışındanki kareli duvara yapıştırılmış ilanın üzerine koyu ve büyük puntolarla yazılmıştı. İş hayatımla ilgili her detay ironik bir şekilde karşıma çıkıyordu. Ama burada kullanımı gereği ironi kelimesini biraz çarpıtmış olabilirim. Zira işim herkesin bildiği sıradan işlerden değildir.


Ben dünyaca ünlü online gazete,dergi ve blog sayfalarına film hatalarını bildiren kişiyim.

Hepiniz karşılaşmışsınızdır, görmüşsünüzdür. Ya televizyondaki magazin programlarında, ya da  internetteki çeşitli sinema sayfalarında... Film eleştirileri kısmının hemen altında, röpörtajların hemen sağındaki sütunda...

"Komik film hataları"

başlığı altında.  Dikkatinizi çekmiş midir bilmem ama, genellikle hatalı filmler zamanında birden çok ödül almış yada aday gösterilmiş olanlardır. Ve çoğu son kullanım ömürlerini tamamlamışlardır...

 En yenisi iki yıl önce çekilmiştir... Hepinizin severek izlediği filmlerdir. Çoğu gişe rekorları kırmıştır...Ama unutulup gitmişlerdir...

Prodüksiyon firmaları bir filmin "unutulma" durumununa karşı benim gibi bir hata bulucuyu kiralar.

Konsept oldukça basittir. Film vizyona girmeden çok önce prodüksiyon şirketi beni kiralar. Kısa sürede filmdeki çekim hatalarını bulabilecek en iyi kişi benimdir çünkü ve saat ücretim oldukça makuldur. Film piyasaya çıkar, gişeden belirli bir hasılat elde eder. Film vizyona girip bütün dünyada gösterildikten sonra dvd formatında piyasaya çıkar. :Kapitalizimde herşeyin belirli bir tüketim ömrü vardır ve film endüstrisi de  bu istisnayı bozmaz. Filmin satış ve izlenme rakamları azalmaya başladığında "film hataları" yavaş yavaş internette dolaşmaya başlar. Çoğu insan bu hatalara bakıp geçer ama, bakan insanların en az % 1'i  hatayı filmde kendi görmek ister, ve filmi elinde yoksa satın alıri, veya internetten indirir. İnternetten indirilen veya satın alınan her film telif hakkı demektir. Telif hakkı ise prodüksiyon şirketinin kasasındaki yeşil dolarlardır.  Prodüksiyon şirketi insanların merakını da paraya çevirir...

Yıllık kazancımı soracak olursanız, başka bir iş yapmadan bütün sene aylak aylak gezmemi karşılamaya ve kıyıya köşeye hatırı sayılır bir para atmamı sağlayacak kadar tatmin edicidir.

Size garip gelmiş olabilir bu iş... Ama bana inanın bilmediğiniz daha da garip, hatta çok daha garip işler var.

TW41

Size asla gerçek adını vermeyeceğim bir kulüptür. Sanal ortamda üyelerini toplar. Bu üyelerin çoğu, normal insanların "garip" ve "ilginç" olarak tabir ettiği işlerle hayatını kazanırlar.

Bu kulüpte tanıştığım J ünlü bir firmanın prezervatif test sorumlusudur.

Üretilen her yeni prezervatif türünün 200'e yakın seks pozisyonuna karşı performansını dener. Ücreti dolgundur ama tatmini konusunda birşey diyemeyeceğim.

Bir diğeri ise   L1'dir.

L1  bir nevi "sosyal hizmet" görevlisi gibidir.  Sokakta yolda yürürken ayağınızın takıldığı evsiz dilencidir L1. Vicdanınızı rahatlatmak için cebinizdeki bozuklukların bir kısmını paylaştığınız kişidir. O, sizi daha iyi ve merhametli bir insan yapar vicdanınızda. Geliri işine kıyasla oldukça yüksektir. Sosyal sorumluluklarınızı yerine getirmiş sayılırsınız ona bozukluk verdiğinizde. Nesi olduğunu sormak detaya girmektir insanlara göre, para vermek vicdanı rahatlatmanın en hafif yoludur.

Bundan böyle yolda yürürken L1 yokmuş gibi davranabilirsiniz, görevinizi yerinize getirmişsinizdir.


F ise Lüks Yatak Test Edicisidir. Mesaisi sabah dokuz ve öğleden sonra beş arasıdır. Bütün gün firmaların ürettiği lüks yataklarda uyur ve hepsi hakkında üretim şefine yollamak üzere raporlar yazar. F klas hatundur, ücreti pahalıdır ve her firmayla çalışmaz.

"G"  çevrenizdeki insanların hayatına girerek onları mahveden insandır. Size yardım edilmesi gereken bir insan bırakır. Böylece kendinizi az da olsa "işe yarar"  ve "önemli" hissedersiniz. Anlamsız, önemsiz ve sıkıcı hayatlarınızı monotonluktan kurtarır. G modern zaman azizidir.

Ayrıca meraklı olanlarınız için bir dipnot ; TW41, kulübün gerçek adı değil, lütfen internet arama motolarına TW41 yazınca çıkanları görünce hayal kırıklığına kapılmayın. Kalbiniz kırılsın istemem.

"Film Hataları" yazan afişe tekrar baktığımda sokağa açılan merdivenlerin sonuna varmıştım bile. Yüksel sokağının girişi gene insan kalabalığı rengine bürünmüştü. Gri fonun üzerinde mırıldanan bir arka sesti sokak.
Sokağın girişinde sosyalist ve komünist tayfa eylem yapıyordu. Yıllardır buradalardı. Yıllardır eylem yapıyorlardı. Ama protesto ettikleri değişmiyordu. Hepsi birer kapitalizm karşıtı kahramanlardı !!! Ayaklarında nike ayakkabıları, kıçlarında levis kotları olsada. Emekçiydi hepsi !!! Anne babalarının dişlerinden tırnaklarından arttırdıkları paralarla üniversiteye giderler, yıllarca birinci sınıfta kalırlar ama emekten konuşmaya devam ederlerdi. Yıllar geçtikçe bu modern zaman savaşçıları daha "emekçi" olurlardı. Öyleki yanlarında aksi düşüncenizi belirtemezdiniz. Ya faşist olurdunuz ya cahil. Üniversitede geçen 6-7 yılın ardından bu "kahramanlar", yardıma muhtaç şehir halkını terk edip Amerikalara çalışmaya kaçarlardı.

Yıllar sonra geri döndüklerinde ise :

"Bu gençlikte iş yok" diyeceklerdir...

Eylemin arasına girmemek için yolun sağ tarafına, kaldırım taşları döşenmemiş sokağa döndüm.  Önüme yeşil yelek giymiş bir "Green Peace" savaşçısı çıktı. Klasik söylemlerini duymaktan bıkmıştım ama o , bunu bilmiyordu.

"Çevre için ayıracak iki dakikanız var mı ? " diye sordu
"Pekala" dedim örümceğin tuzağına düşmüş bir arı edasıyla.
" GP hakkında bilginiz var mı ?" dedi, çenesini cevabımı bekleyemeyecekmiş gibi yuvarlayarak.
"Sen konuşmadan önce söyleyeyim" dedim lafı kısa kesmek istediğimi belirterek. " Kimya mühendisiyim" dedim. Hemen yolumdan çekildi. Yalanlar hayat değil ama günü kurtarabiliyormuş. Bunu öğrendim.

Elinde pankartla eylemci grubun arkasında durmuş bir genç kız bağırıyordu :

"Uyuma Türkiye" diye

Ama uyumak istiyordum ben. 
Tıpkı sokaktaki diğerleri gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder