12 Haziran 2011 Pazar

E hakkında herşey...

"Anlatacak birşeylerin olmalı." dedi E. Haklıydı.

Her zaman anlatacak birşeyleri olan insanlardandım. Konunun bir önemi yoktu.
Kelimeler dilimin ucunda dans etsin yeterdi.
Yüzünde  açan binlerce gün doğumu seyretmiştim.
 O konuşunca gecenin ağırlığını üzerimizden çeker alırdı. Gülümserdi.

Onun zamanı gece ve gündüz arasında kaybolmuştu.

Gecenin yerini gün doğumuna bıraktığı turunculuk içinde bir yerlerde yaşıyordu. Bizden uzaktı. En çok da kendisinden.

Su gibi kıvrılan bir teni vardı. Berrak ve pürüzsüz. Her şekle girebilirdi.

Bir keresinde vücudundaki benleri saymaya çalışmıştım.

"Uğraşma sayamazsın." demişti.

O bilmiyordu ama sırtında güneş lekeleri vardı. İşte o gün, güneşin her sabah onun sırtından atlayarak  güne doğduğuna inanmıştım.

İnanmak gerçeğe giden en kısa yoldur.

İnandığın şeyler mi gerçektir ? Yoksa insan sadece gerçek olduğunu bildiği şeylere mi inanır ?

Yada insan doğası gereği her zaman en kısa yolu mu seçer  ?

Cevabını bilmediğim soruları sorma alışkanlığını ondan edinmiştim.

Kendime gelince neden inanmayı seçtiğimi bilmiyorum.

Belki de inanmak yapabileceğimiz en kolay şey olduğu içindir.

İnanmadan bir yazar öyküler yazamazdı.

Ona söz vermiştim, yazmalıydım.

İnanmayı seçmek ise birinci adımdı...


Çok kez gitmeyi düşünmüştüm.

Ama yapamadım.

Demiştim ya onun zamanı gece yarısı ve şafak arasındaydı.

E için ne gündüz ne de gece vardı...

Gündüz olsun da giderim dedim hep, gün ışığının onun uzun saçlarından omuzlarına akıp gittiğini gördükçe.

Bizim için ne gece vardı ne de gündüz.

Zamanın olmadığı bir yerdeydik. Bir boşluk...

Gündüz olsun gideceğim, söz... Çok durmayacağım...


İnsan en kolay başka insanları kandırır. Zor olan insanın kendini kandırabilmesidir.

Bir şeyi yüksek sesle bir çok kez söylersen gerçek olur mu ?

Denemedim.

Bar taburesi üstünde devrilmeden ard arda dört shot tekila atmaya çalışmak gibi onun kokusunu duyarak uyumaya çalışmak.


Kışkırtıcı ve bir o kadar da eşsiz...

Her kadının teni kendine has bir kokuya sahiptir.Hangi parfümü kullanıyorsanız kullanın o kokuyu bastıramazsınız.

İnsan hafızası ise en zor kokuları unutur.

...

Şehrin köşe başlarında pusuya yatmıştır o koku... Sizi gafil avlamak için sokak başlarını tutmuştur.

E'nin kokusu rüzgarın sırtında gezer durur...
Siz uyurken göz kapaklarınıza rüya tozları serper..

İnsanların kar tanesi gibi olduğunu düşünür dururdu.Martın getirdiği bulutlardan atlayan bir su damlasıydı insanlar.

Kışın kar olup yer yüzüne dökülürlerdi.

Sonra eriyip kaybolurlardı.

Her mevsim yeni bir yağmıur

Her mevsim yeni bir kar tanesi

eski insanlar...

yeni insanlar...


Bugün gene aynı sokaklardan geçtim.

Sen gitmişsin ama kokun buralarda kalmış hala E.

Rüzgarın sırtında emanet duruyor.

Gün doğumu ise gardrobumda askıda, gülümsemeni bekliyor.

Şehirde bir istisna yapmış senin için

ama sen bilmiyorsun

gelince anlatacakmış

ama önce

"anlatacak bir şeylerin olmalı" demelisin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder